DEĞİŞKEN FONLARDA RİSK DERECESİ YANILGISI
Değişken fonlar, sistemin altın fonlarından sonraki en büyük fon grubu. Portföy büyüklüğü açısından sistemdeki fonların yüzde 22’i altın fonlarından oluşurken yüzde 21’İ değişken fonlardan oluşuyor. Yani, neredeyse sistemdeki her beş liranın bir lirası değişken fonlarda değerlendiriliyor. Peki, katılımcıların bu kadar yüksek oranda yatırım yaptığı değişken fonlarda aksayan yönler neler?
DEĞİŞKEN FON NEDİR
Altın fonları portföylerinde en az yüzde 80 oranında altın ve altına dayalı menkul kıymet, borçlanma araçları fonları en az yüzde 80 oranında bono-tahvil bulundururken, hisse senedi fonları portföylerinin en az yüzde 80’nini yerli veya yabancı hisse senetlerine yatırıyor. Halbuki, değişken fonlarda herhangi bir varlığa yatırım ile ilgili bir zorunluluk yok. Değişken fon; portföyünde herhangi bir varlık türüne yer vermek zorunda olmayan, yönetmelikte belirlenen kısıtlamalara uymak koşuluyla portföy yöneticisinin fon yönetiminde serbest olduğu fonlardır. Yani katılımcı bir anlamda değişken fon için ayırdığı kaynağı portföy yöneticisine emanet etmiş oluyor.
DEĞİŞKEN FON GRUPLARI
BES fonları 1’den 7’e kadar bir marj içinde risk değeri alabiliyor. Değişken fonlar en düşük riskliden en yüksek riskli olana doğru, muhafazakar/temkinli, dengeli, dinamik/atak ve agresif değişken fon olarak sıralanıyor. Tabi ki risk arttıkça getiri de artıyor. Katılımcının değişken fon tercihinde baz alabileceği iki unsur var: Birincisi fonun risk derecesi, ikincisi fonun karşılaştırma ölçütü. Bu veriler www.kap.org.tr adresinde yayınlanıyor.
DEĞİŞKEN FONLARIN GETİRİSİ
Değişken fonlar diledikleri varlıklara yatırım yapabildikleri için portföyün getirisini belli bir varlığın getirisi ile kıyaslama olanağı olmuyor. Ancak yönetmelikte değişken fonlardan performans kesintisi yapılabilmesi için geçilmesi gereken eşik değerler verilmiş. Örneğin, agresif değişken fonlardan performans kesintisi yapılabilmesi için fonun yıllık bazda BİST-KYD 1 aylık mevduat/kar payı endeksinin üzerine +yüzde 3 getiri sağlaması yeterli oluyor. Değişken fonlarda getirilerin bir aylık kar payının veya mevduatın birkaç puan üstünde hedeflenmesi getirilerin düşük kalmasına neden olan bir etken. Ayrıca eşik değerin üstündeki getiriden ilave performans kesintisi alınması, kesintilerin artması sonucunu doğuruyor.
HAKSIZ YÜKSEK KOMİSYON
Değişken fonların alabileceği toplam fon yönetim gider kesintisi oranı yüzde 2,28 seviyesinde. Ancak yönetmelikteki eşik değerleri aşan fonlar ilave olarak performans kesintisi alabiliyorlar. Muhafazakar Değişken fonlar ile benzer karşılaştırma ölçütü ve risk derecesine sahip para piyasası fonlarında kesinti oranı yıllık %1,09 iken, borçlanma araçları fonları ve standart fonların kesinti oranları yüzde 1,91. Yıllık getirisini aylık mevduat/katılma payı endeksiyle veya brüt repo getirisiyle karşılaştıran bir değişken fonun sırf adı ‘değişken fon’ diye yıllık kesintinin yüzde 2,28’e yükselmesi bir anlamda katılımcılar için haksız bir gider oluşturuyor. Belki, çok ufak rakamlarla uğraşıyorsunuz, diyenler olacaktır. Ama eğer 18 yaş altının sisteme girişi başlarsa, sistemde 56 yıl kalacak olan katılımcının ödeyeceği kesintiler çok ciddi rakamlara ulaşacaktır.
RİSK DERECESİ-GETİRİ BAĞININ KOPMASI
Değişken fonlarla ilgili bir diğer sıkıntı, değişken fonların risk dereceleri ve getirileri arasında bağın kopması. Bu bağın kopması katılımcının risk almak istediği fonlarda alamamasına, risk aldığı fonlarda da getiri sağlayamamasına neden oluyor. Örneğin risk derecesi 1 ve karşılaştırma ölçütü BİST-KYD 1 aylık mevduat endeksi olan bir fonun yıllık getirisi %124’e ulaşabiliyor. Bunun ne zararı var, işte fon ne güzel yüksek getiri sağlamış, diyebilirsiniz. Ancak bu fonun risk derecesi ve karşılaştırma ölçütü bu getiriyi açıklamıyor. Bu başarı tesadüf mü, yoksa sürekliliği olacak mı, bunu anlamak güç.
O zaman ne oluyor? Yüksek risk-yüksek getiri hedefi olan katılımcılar, yüksek risk dereceli fonlar arasında bu fonu bulamıyor. Ne yapmalı peki, dediğinizi duyar gibiyim. SPK Emeklilik Fonları Rehberinde, bu tür durumlarda güncelleme yapılması gerektiği ve risk değerinin yeniden belirlenmesi gerektiği ifade edilmesine rağmen bu konuda ihmal edilen veya kontrol eksikliği olan durumlar söz konusu gibi görünüyor.