KISMİ ÇIKIŞ HAKKI* MI, KREDİ Mİ?
Bilindiği gibi bireysel emeklilik sistemine giren katılımcılar, sistemde bulunduğu sürece birikimlerini sistem dışında kullanamıyor. 18 yaşında birisi sisteme girdiğinde, 56 yaşına kadar, tam 38 yıl sistemde kalacak demektir, bu. Bu dönemde katılımcı en iyimser olasılıkla evleniyor, çocuk sahibi oluyor. Ev, araba, çocukların okul masrafları derken, ihtiyaçlar da artıyor. Hele bir de gelirler aynı oranda artmıyorsa, vay haline. Katılımcı sistem içerisinde isterse emeklilik şirketini değiştirebiliyor, emeklilik planını değiştirebiliyor, fonlarını değiştirebiliyor, fakat olası şekilde ihtiyaç halinde BES birikimini kullanmanın mevcut durumda tek bir yolu var: Sistemden çıkmak.
Sistemdeki birikimleri ihtiyaç halinde kullanabilmek için, BES şirketlerinin önerisi; bankalar tarafından katılımcıların birikimlerinin teminat olarak kabul edilmesi. Birikimler karşılığında katılımcılara kredi kullandırılması. Böylece katılımcı sistemden ayrılmak zorunda kalmaz. İhtiyaçlarını banka kredisi ile giderebilir, deniyor.
Peki, sistemden çıkmadan katılımcıların nakit ihtiyaçlarının giderilmesinin başka yolu yok mu? Aslında var. Katılımcı sistemden ayrılmadan, birikimin belli bir bölümünü kullanmasına olanak veren uygulamalar var. 11. Kalkınma Planında da; katılımcıların sağlık, eğitim, evlilik, mülk sahibi olma gibi kısa vadeli nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, sistemden çıkmadan birikimlerinin bir kısmını çekmesine olanak sağlanacaktır, deniliyordu. Bizim bireysel emeklilik kanunumuzda ‘Kısmı Çıkış’ yapılabileceğine dair ifade olsa da, yönetmeliklerde bu konu düzenlenmediği için, uygulamada böyle bir çözüm sunulamıyor, maalesef.
Gelin bakalım, katılımcıya kısmı çıkış hakkı vermek veya BES birikimlerini teminat olarak göstererek kredi kullanmak hangi açılardan avantaj ve dezavantaj sağlıyor, karşılaştıralım. Ortak akla katkıda bulunalım. Katılımcılar ve okuyucular üzerinde düşünsün, kendi şartlarına göre durumlarını değerlendirsin.
AYAĞINI YORGANA GÖRE UZATMAK
Öncelikle kısmi çıkış hakkı nedir, ona bakalım. Kısmi Çıkış Hakkı; sistemde tanımlanacak kriterlere uyan katılımcıların, sözleşmedeki haklarını kaybetmeden, birikimlerinin belirlenen kısmını, sistem dışına aktarabilmesini sağlar. Katılımcılara birikimlerini kullanma ve ihtiyaçların giderilmesi olanağı verir. Katılımcı ihtiyaç halinde sistemdeki birikimin tamamını çekerek, sistemdeki bütün haklarını kaybetmemiş olur. Kendi kaynaklarıyla ihtiyaçlarını gidermeye çalışır. Yani katılımcı ‘Ayağını yorganına göre uzatmış’ olur. Katılımcı sisteme giriş tarihinden kaynaklanan haklarını kaybetmediğinden, gereken süreleri tamamladığında devlet katkılarını alabilir. Diğer yandan katılımcı ihtiyaçlarını kendi kaynaklarıyla giderdiğinden faiz ve benzeri giderlerden kaçınmış olur. İşin açık tarafı bireysel olarak çok fazla risk almamış olur.
Peki, kısmı çıkış hakkının uygulamaya alınmasının dezavantajları neler olabilir? Kısmi çıkış hakkının uygulanmaya alınmasıyla, bu yöntem çok katılımcı tarafından sık sık kullanılmaya başlayabilir. İnsanların sınırsız ihtiyaçlarının tatmin edilmesi güç olduğundan, bir ihtiyaç giderilip, bir başka ihtiyaçla karşılaşılabilir. Yani, katılımcı birikiminden çekmeye başladığında bunu devam ettirebilir. Gelecek için biriktirme hedefinden şaşabilir. Bu da sistemde hem birikimlerin azalması hem de sistemin toplamda daralması gibi bir sonuç doğurabilir ki, bu kamu ve piyasa kurumları tarafında (portföy yönetim şirketleri, emeklilik şirketleri, aracı kurumlar gibi kurumların gelirlerin azalmasına neden olacağından) çok da arzulanan bir şey değildir.
BORÇ YİYEN KESESİNDEN YER
Peki, BES birikimleri bankalarda teminat olarak kabul edilse ve katılımcıya ihtiyaçlarını gidermesi için kredi verilse ne olur? Borç yiyen acaba kesesinden mi yer? BES birikiminin bankalarda teminat olarak kabul edilmesinin sağlayacağı ilk avantaj, katılımcının sistemdeki birikimlerinin ve sistemin büyümeye devam etmesi olacaktır. Sistemdeki birikimlerin büyümesi piyasaların derinlik kazanmasına, piyasa kurumlarının ve bankaların gelirlerinin artmasına olanak sağlayacaktır. Katılımcı açısından kısa vadeli ihtiyaçlar karşılanmış olacak, katılımcı sistemdeki haklarını kaybetmeyecektir.
Peki, bunun dezavantajı ne olabilir? Hani uzmanlar her zaman riskinizin farkında olun, fazla risk almayın diyor ya, bankadan kredi kullanmak, riskin bir kat daha artmasına neden olabilir. Katılımcılar açısından extradan kredi faizi ödemek zorunda kalmalarının yanında, tercih ettikleri fonlarda değer kaybı durumunda, çifte zarar olasılığı gündeme gelebilir. Hatta olası şekilde piyasalarda yaşanabilecek uzun süreli bir düşüş döneminde, bankalardaki teminatlar değer kaybedebilir. Bankalar katılımcıları kredileri kapatmaları konusunda zorlayabilir. Hatta bankalar bu teminatları nakde çevirme telaşında iken, piyasalarda satış baskısının artışına neden olabilir. Aynen hisse senedi piyasalarında kullanılan kredilerin kapatılması döneminde olduğu gibi.
Bu iki uygulama arasında ortak bir nokta bulunamaz mı? İllaki birinden biri tercih edilmek zorunda mı? Belki de her iki uygulamayı da, dezavantajlarını ortadan kaldıracak şekilde uygulamaya almak ve katılımcı çıkarları ile sistemin çıkarlarını ortada buluşturmak gerekiyor. Ne dersiniz?
*22 Ocak 2022 Cumartesi ve 31727 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Kanunu’nda yapılan değişiklik ile kısmı çıkış ile ilgili düzenleme yetkisi SEDDK’ya verildi.
**Para Dergisi’nin 14-20 Mart 2021 haftasında yayınlanmıştır.