KAMU SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİNİN RİSKLERİ
Tüm dünyada ikinci dünya savaşından sonra yaygınlaşan ve kamu tarafından oluşturulan sosyal güvenlik kurumları, çalışanlara kabaca iş ve sağlık güvenceleri temin etmesinin yanında emekliliklerinde de gelir sağlıyor. Başlarda sosyal güvenlik sistemine akan primler, oluşan giderlerin çok çok üstünde idi. Sosyal güvenlik sistemine alınan çalışanlar genç idi, sosyal güvenlik şemsiyesi nispeten daha dar kapsamlıydı, emekli maaşı ödenmiyordu. 2000’li yıllara kadar süren büyüme ve birikim dönemi sonrasında sistemden emekli maaşı ve sağlık-bakım hizmeti alanların sayısı artmaya başladı. Artık sistemde birikenlerin emekli olanlara geri ödeme dönemi gelmişti. Ancak değişen iş yaşamı, üretim biçimi, teknoloji, nüfusun yaşlanması gibi nedenler, kamu sosyal güvenlik sistemlerinin ödemelerini yaparken zorlanmasına neden oluyor. Yapılması gereken ödemelerin gerçekleştirmesi ancak bütçeden desteklerle mümkün olabiliyor, pek çok ülkede.
Sosyal güvenlik sistemlerini bir havuz gibi düşünebiliriz. Havuza çalışanlardan prim geliri akışı sağlanıyor. Havuzdan çıkış tarafında ise emekli maaş ödemeleri, iş kazaları ve sağlık-bakım giderleri yer alıyor. Peki, gelin bakalım; kamu sosyal güvenlik sistemlerinin ana riskleri neler? Sistem nerelerde zorlanıyor.
PRİM ÜRETİMİNİN YAVAŞLAMASI
Kamu sosyal güvenlik sistemlerinde prim ödemesi ne kadar güçlü olursa sosyal güvenlik sistemleri de kendilerine biçilen görevleri o kadar rahat yerine getirebiliyor. Ancak son dönemlerde sadece ülkemizde değil, bütün dünyada kamu sosyal güvenlik sistemlerinin prim üretimlerinde yavaşlamaya neden olan pek çok faktör ortaya çıktı.
-Teknoloji: Emek yoğun üretim biçiminden teknoloji yoğun üretim biçimine geçiş aşamasında gelişen makineler, robotlar, yazılımlar pek çok işin en az insan emeğiyle; çok daha kaliteli, çok daha ucuz üretimine olanak sağlamaya başladı. Üretimde giderek azalan emek gücü söz konusu. Bu da kamu sosyal güvenlik sistemlerine daha az prim ödemesi olarak yansıyor.
-Azalan istihdam: Üretimde iş yapma şekillerinin değişmesi ve teknoloji emeği üretimin dışına doğru itiyor. Bunun sonucu; azalan istihdam, işsizlik ve ücretlerin aşağı yönlü baskılanması. Artık iş bulmak çok daha zor, genç işsizliği yaygın. Yarı zamanlı ve proje bazlı işler artıyor. Bu da emek gelirinin sürekliliğini sekteye uğratırken, sosyal güvenlik sistemlerine prim akışını da yavaşlatıyor.
-Gelir Dağılımı Adaletsizliği: Gelir dağılımının adaletsizliği zaman içerisinde sosyal güvenlik sistemlerinin birikim tarafının zayıflamasına ve giderlerinin artmasına neden oluyor. Sistemden en çok yararlanması gereken alt gelir grubu bir taraftan işsizlik diğer yandan düşük gelirli işler ile sistemin birikimine yeteri kadar katkı sağlayamazken, yaşlılık dönemlerinde sistem de onlara destek sağlamakta yetersiz kalıyor. Düzenli gelir ile sağlık ve bakım desteklerinden yoksun kalıyorlar.
-Göçmenler: Çağımızın en büyük sorunlarından birisi olan göç, kamu sosyal güvenlik sistemlerinin de gelir-gider dengesinin bozulmasına neden oluyor. Sistem içinde kayıtlı çalışan göçmenler genellikle düşük ücretlerle çalıştırıldıklarından, devletin vergi, kamu sosyal güvenlik sistemlerinin de prim kaybına neden oluyorlar. Diğer yandan göçmenler yerel istihdamın da üzerinde düşük ücret baskısı oluşturuyor. Daha düşük ücret sosyal güvenlik havuzuna daha düşük miktarda prim girişi demek.
-Kayıt dışı çalışma: Azalan istihdam ücretleri aşağı yönde baskılarken, kayıt dışı çalışma yaygınlaşıyor. Emek yoğun sektörlerde göçmenlerin yoğunluğu, emek rekabetini ve kayıt dışılığı bir anlamda teşvik ediyor. Kayıt dışında çalışanlar nedeniyle devlet vergi gelirinden oluyor, kamu sosyal güvenlik havuzu da büyüyemiyor.
NÜFUSUN YAŞLANMASI
Uzayan ömürler ile kamu sosyal güvenlik sistemlerinden emekli maaşı alanların sayısı ve maaş alma süresi uzuyor. Yaşlanan nüfusun sağlık giderleri, bakım giderleri artıyor. Yani, nüfusun yaşlanması sistemin havuzunda birikime değil, azalmaya neden oluyor. Tabi ki uzun yıllar çalışan, sistemdeki birikimlerin artmasına ödedikleri primlerle katkı sağlayan yaşlıların; bunları kullanması doğal hakkı. Bu konuda yaşlılara söylenecek bir şey yok. Ama sistemin sürdürülebilirliği açısından bakıldığında, sisteme girişlerin en azından aynı seviyede olması gerekir ki, sistem hizmetlerini sürdürebilsin. Ancak her geçen gün sistemden emekli olanların sayısının artması ödemeler kısmında rakamları çok daha net gösteriyor iken, havuzun giriş kısmında yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle rakamlar flulaşıyor. Buna önlem olarak bir taraftan emeklilik yaşı 65-70 aralığına doğru çekilirken, bir taraftan da emekli maaşlarında düşüşler söz konusu.
Otoritelerin ikinci bir sosyal güvenlik çatısı oluşturma konusunda arayışıyla, kamu sosyal güvenlik sistemlerinin tamamlayıcısı (bazı ülkelerde kamu sosyal güvenlik sistemlerinin yerine) olarak bireysel emeklilik sistemleri yaygınlaşmaya, çeşitlenmeye başladı. Kamu, bireysel emeklilik sistemlerine teşvikler, destekler veriyor. Bazı ülkelerde zorunlu olarak uygulamaya alınan bireysel emeklilik sistemleri, bazı ülkelerde ise gönüllülük esasına dayalı. Bireysel emeklilik sistemlerinde yol almış pek çok ülkede çok ciddi birikimler sağlanmış iken, ülkemizde henüz yolun başındayız. Maalesef sosyal güvenlik sistemlerine prim akışını yavaşlatan nedenler bireysel emeklilik sistemlerinin de sorunu ve bu soruna çözüm bulmak çok da kolay değil.
*Para Dergisi’nin 31 Ekim-6 Kasım tarihli sayısında yayınlanmıştır.