ÖNCE TASARRUF ET, SONRA HARCA

ÖNCE TASARRUF ET, SONRA HARCA

Sermaye Piyasalarında yatırım yapabilmenin ön koşulu, yatırım yapılan enstrümanların özelliklerini bilmek, hangi dönemlerde nasıl performans sağladığına dair öngörüde bulunabilmektir. Ama bu aşamaya gelmeden önce paranın ne olduğu, borç-alacak, bütçe, gelir-gider dengesi, tasarruf, kredi ve kredi kartı kullanımı gibi basit işlemleri anlayabiliyor ve yapabiliyor olmak gerekir. Halkımız, bu konularda bilgi sahibi olmasına rağmen, parasını verimli kullanabilmeyi başaramıyor. Evet, çok büyük bir gelir yetersizliği problemi var ama bir o kadar da, geliri verimli kullanamama sorunuyla karşı karşıyayız. Bu konuda halkı bilgilendirmek için çalışan, gönüllülerden oluşan bir derneğimiz var: FODER. Okullarda, işletmelerde, üniversitelerde finansal okuryazarlık seviyesinin artması için var güçleriyle çalışıyorlar. FODER’in amacının ne olduğunu, bu uğurda neler yaptıklarını Başkan Sayın Attila Köksal ile konuştuk.

-Finansal okuryazarlık nedir, önce bunu bir tarif edebilir miyiz?

Finansal okuryazarlık, parasal konularda bireylerin bilgili olmaları ve parayla ilgili verdikleri kararlarda rasyonel davranabilmeleridir. Bütçe yapmak nedir, gelir ve giderleri nasıl kontrol altına alabiliriz, daha rasyonel bir harcama yapısına nasıl geçilir, sorularına cevap arıyoruz. Gelirlerin sabit olduğu bir ortamda, daha düşük giderle biraz daha fazla tasarruf etmek ve bunları biriktirmek, doğru yatırım araçlarına yaymak (çeşitlendirmek), bunu takip ederek, birikimleri sabırla yönetmek, finansal okuryazarlığın altyapısını oluşturuyor. Bizim FODER’deki yaklaşımımız vatandaşlara sade bir mesaj vermek: Bütçe yap, tasarruf et, biriktir, birikimleri yatırımlara yönlendir, yatırımlarını takip et, sabırlı ol, bütün olay bu.

-FODER’in finansal okuryazarlık hedefi nedir? Bu konudaki çalışmalarınız nelerdir?

Pek çok kurumla ortak çalışmalarımız oluyor. Üye olarak TC Merkez Bankası’yla birlikte banka ve aracı kurumlardan katılım var. İlkokuldan itibaren öğrencilere finansal okuryazarlığı öğretmek için Milli Eğitim Bakanlığı ile çalışıyoruz. Ziraat Bankası’yla çiftçiler için hazırladığımız bir program var. Özellikle gençler başta olmak üzere her yaş grubuna, paranın ne olduğunu, gelir gider dengesinin nasıl yapılacağını anlatıyoruz. Biz diyoruz ki, gelir eline geçtiğinde harcamaya başlamadan önce tasarruf edeceğin miktarı ayır. Kalan kısmı tüketim için kullan. Böylece birikimini garantiye al. Tabi birikimleri de, gelir getirecek yatırım araçlarına bağlamak gerekiyor.

-Türk halkının yatırım alışkanlıkları nedir?

Finansal okuryazarlık çalışmalarının temel prensibi, katılımcılara doğru bilgileri vermektir, onları herhangi bir yatırım aracına yönlendirmek değil. Türkiye’de yatırımcılara tavsiye edebileceğiniz çok fazla yatırım aracı yok. Sonuçta ne yapıyor vatandaş? Parasının yarısını dövizde, yarısını da mevduatta tutuyor. Bu iyi bir portföy değil. Yani bu portföyün Türkiye ekonomisi ile çıkar çatışması var. Vatandaş krizden korktuğu için para kaybetme korkusuyla, parasını 1-2 aylık mevduata yatırıyor. Diğer yarısını da dövizde tutuyor. Ben kendimi sağlama alayım, diyor. Tabi bir de tam olarak ne kadar olduğunu bilmediğimiz yastık altında tutulan bir bölüm var. Bunun çoğu altın ve dövizde. Memlekete, ekonomiye hiçbir faydası yok bu paranın. Bankada duran TL mevduatın ortalama vadesi 30-40 gün, keza döviz de öyle. Bu sağlıksız bir yapı. Bir taraftan bankalara yükleniyoruz, yatırımları finanse et, kredi ver diye. Ama bankanın kaynaklarının yapısı kısa vadeli. Türk halkının bu portföy yapısı sadece kriz dönemlerinde karlı hale geliyor.

-Finansal okuryazarlık kapsamında BES’in durumu nedir?

Bireysel emekliliğin güzelliği devletin %25 katkı vermesi. İyi bir sistem. Problem şu: Vatandaşlar sisteme girerken, onlara herhangi bir yatırım danışmanlığı hizmeti verilmemesi. Aracılar tarafından yönlendiriliyorlar ve aslında bir portföy oluşturulmuyor. Biz size risksiz fon verelim, deniyor. Risksiz fon dedikleri likit değerlerden oluşan fonlar. Bireysel emeklilik aracısının derdi, katılımcının hesabında herhangi bir kayıp görerek başka bir BES şirketine gitmesini engellemek. Bu fonların getirisi mevduata yakın. Ancak 1986’dan beri getirilere baktığımızda, enflasyon karşısında ne yapmış diye, reel getirisi sıfıra yakın bu tür fonların. Bunun üzerine giderler alınıyor bir de. Katılımcıya risksiz getiri diye, enflasyon karşısında eksi yüzde üçe varan bir kayıp sağlayan, yatırım ürünü (likit fon) veriliyor.

-Siz burada ne öneriyorsunuz?

Burada da önerimiz varlık dağılımı. Bireyin risk algısına göre portföyünde çeşitlendirme yapması gerekiyor. Hiç kimse finansal piyasaların nasıl hareket edeceğini bilemez. Öyleyse finansal ürünlerin hepsinden değişik ağırlıklarda portföye alım yapılmalı. Biliyoruz ki, hisse senetleri riskli. Ancak uzun vadede piyasanın aşağı gelmesi birikim yapmak açısından avantaj sağlıyor. Piyasa aşağı geldikçe, aynı katkı payı ile daha fazla hisse senedi alabiliyorsunuz. Diğer taraftan bakıyoruz, döviz ile hisse senedinin getirisi birbirine ters. Dövizin çok arttığı yıllarda borsa düşüyor. Borsanın çok artığı yıllarda döviz düşüyor. Yıllar itibariyle böyle bir döngü var. O zaman, BES’te Eurobond fonları, hatta yabancı hisse senetlerine de yatırım yapabilmesi gerekir, katılımcıların. Yatırımları çeşitlendirmek gerekir. Portföyünde bir miktar döviz, bir miktar hisse senedi daha az bir miktar kamu veya özel sektör tahvili taşıyan bir vatandaş zaman içinde bunu biraz takip ederek, getiri sağlayabilir.

-Bunu herkesin yapması zor değil mi?

Biliyorum, bunu yapmak zor. O nedenle ben robo-danışmanları öneriyorum. Bireysel emeklilik şirketlerinin yatırım danışmanlığı hizmeti vermesi şart. Örneğin %50 hisse, %50 eurobond fonundan oluşan bir fonda, eurobond oranının %60 a çıkması halinde eurobond fonları satarak hisse senedi alımı yapılacak. Tam tersine hisse oranları %60’a ulaştığında hisse fon satarak eurobond fonlarını artıracak bir robot sistem kurgulanabilir. Fiyatı artan fon azaltılarak, fiyatı düşenin oranı artırılır. Sadece iki yatırım fonuna yatırım yapılarak enflasyonun üstünde reel getiri sağlanabilir. Portföyün getirisini belirleyen varlık dağılımıdır.

Gençlere BES’e erken yaşta başlamalarını öneriyoruz. Miktar düşük olabilir. Zaman içinde katkı miktarı artırılır. 25 yaşında BES’e başlayan birisi ayda 100 dolar biriktirirse bunu %3 ile değerlendirirse, 60 yaşına geldiğinde dünyadaki insanların %90’ından daha varlıklı hale geliyor.

-Hazine ve Maliye Bakanı Sn Berat Albayrak’ın bahsettiği tamamlayıcı BES konusunda görüşleriniz nelerdir?

Burada işveren katkısının sisteme dahil edilmesi gerektiği çok açık. Ancak bu ekonomik yapı içerisinde bunun nasıl gerçekleştirileceği konusu belli değil. İşveren katkısı katılımcıları sistemde kalmaya teşvik edecektir. Çalışandan %3 katkı payı alındığında, %1-2 de işverenden katkı sağlanabilirse, çalışan orada birikmekte olan paradan zaten vazgeçmeyecektir. E, zaten devlet katkısı da var. Buradaki birikimlerin artması hem ülke olarak bizi rahatlatacak, hem de katılımcıları mutlu edecektir.

*Para Dergisinin 26 Mayıs-1 Haziran 2019 haftasında yayınlanmıştır.

BES FONLARI 100 MİLYARI AŞTI

BES FONLARI 100 MİLYARI AŞTI

TSPB YENİ BİR BİRİKİM MİMARİSİ ÖNERİYOR

TSPB YENİ BİR BİRİKİM MİMARİSİ ÖNERİYOR